24 Temmuz 2011 Pazar

Google + ve saçmalamalar










Bir şey ne kadar karmaşıklaşır ve büyür ise o kadar saçmalar. Bu en güzel şirketlerde ve onların verdiği servislerde karşımıza çıkar.

Google+ da google'ı benim gözümde iyice yerlere süründürme aşamasına getiren bir servis oldu. Yıllardan beri google apps kulanıcısı olan ben, domain'imin, maillerimin yönetimini hep google'a emanet etmiş olan ben, bugün Google'un 7 sülalesine küfreder hale geldim.

Hem de daha google +'a bir defa bile girememiş olsam da.

"Neden öyle diyorsun?", "haksızlık ediyorsun, beleşe kullanıyorsun bir de ağlıyorsun" dediğinizi duyar gibi oluyorum. Ama bir saniye beni dinleyin .

Bir kaç ay önce idi, yok efendim "Google artık domainlerdeki kişisel kullanımlar ile ticari kullanımları ayıracakmış, o nedenle domainim içindeki google servislerini taşımam lazımmış" diye bir uyarı ile başladı herşey.

E kardeşim bu benim kişisel domain'im, iş için kullanmıyorum. Hal böyle olunca admin hesabım ile devam et kararı alarak "hadi" dedim, "hadi canım yap n'apacaksan.".

Demez olaydım, ondan sonra her şey karışmaya başladı. Yok Blogger hesabıma artık ana user'imla girememeler mi istersiniz, Youtube'a login olamamalar mı?

Sonra sağolsun bir arkadaşım "Google+" kullanmam için bir davet gönderince "dur bakayım" dedim, "belki her şey düzelmiştir" dedim. Nerdeeeee?

Efendim google+ kulanmak için Google Profile olması lazımmış. Gittim profile sayfasına bir de ne göreyim, efendim ben profile açamıyor muşum. Domainimde bu hizmet yokmuş.

O help senin, bu forum benim gezmeye, arkadaşlarıma sormaya başladım. Meğersem tek değilmişim, tüm google apps. kullananlar bu eziyete bu zulme uğruyormuş. Bir iki arkadaşımın domainlerinde ise google+ kullanabilmelerine imkan tanıyan profiles özelliği açılmış. O da bilmem kaç ay sonra taşıma işlemi bitince...

E dedim Google seni ben ne yapacayım? Facebook'a karşı trip yapayım derken, loyal müşterilerinin içine etmek sana yakıştı mı? Yoksa daha önce minik bir dev iken göstermediğin ağır kapitalist dişlerini büyüdükçe daha da mı çıkarmaya başladın?

Sorarım Google? Neden böyle yaptın....




5 Haziran 2011 Pazar

Yavrum Digital Native oldu




"Digital Native" dijital teknolojinin başlangıcı sırasında ya da gelişimi sırasında doğmuş, çok erken yaştan itibaren dijital teknoloji ile haşır neşir olan - ve hali ile onun doğasına oldukça hakim olan kişileri tanımlamak için kullanılıyor. 1980'ler ve sonrasında doğanlar için kullanılmış olsa da aslında cep telefonları, netbooklar, tabletler, uzaktan kumandalı bin tane cihazın içine doğanları (kızım gibi) tarif etmekte cuk diye oturuyor.

ben 1970'lerin ortasına doğdugumda televizyon tuketiciye ulaşmış en büyük teknolojilerden biri iken, 80'lerin sonunda doğan kardeşim için videolar, uzaktan kumandalı tv'ler, wireless telefonlar(kafam kadar) normalize olmuştu.

Oysa kızım dokunmatik pad'ler, 3g, wireless, akıllı arabalar, görüntülü konuşmalar, akıllı evler... Bizden gerçekten biraz ileride doğmuş oldu.

Her ne kadar asap Istanbul dışına gidelim, bu kesmekeşte yaşamasın desek de, artık kendisi digital native olarak, dağ başına da gitsek 3g ile çalışan bir ipadx ile en sevdiği konuda arkadaşları ile görüşüyor ve paylaşıyor olabilir, hem de yanlarında olmadan.

Bu nedenle ben kızımı içine doğduğu bu dünyayı en iyi şekilde kullanabilecek şekilde donatmak, ve sonrasında ne yapacak ise kendisinin karar vermesine izin vermek niyetindeyim. Ve bu işlem gücü, veri akışı hızı, multitasking dünyasında, benim 13-14 yaşında düşündüğüm konuları 4-5 yaşında deneyimleyeceğini düşünüyorum.

Ve bu kadar teknoloji içine gömülmüş olmasının bir negatiflik arz edip etmediğini sorarsanız, ediyor olsa da insanlığın geldiği nokta bu. Bunu inkar etmektense, bunu yaşayıp, kendi yargılarını belli etik değerlere dayandırıp kullanmasını tercih ederim.

3 Haziran 2011 Cuma

Cok acaipmissin tiytiy

Tirtil col acaip bir mevzu yapmis. Hani alttaki yaprak degil de, insan/hayvan yani et olsa idi korku filmindeyiz zannedersin. Ne bicim bir ortak yasam modelidir bu. Ayip ayip.
Sent by BlackBerry Internet Service from Turkcell

2 Haziran 2011 Perşembe

Beyoğlu mu? Tayland mi!

Bu nee kardesim, hava o kadar nemli ki yuzerek ilerleyecegiz. Solungac gelistirmek uzereyiz.

Sent by BlackBerry Internet Service from Turkcell

Bir zamanlar Taksim

Ya 90'larin baslari ortasi falan ne guzel idi, rock ve metal severler icin. Erkekler uzun sac, kizlar deri vamp kiyafetler, adim basi rock bar, oole giris parasi sacmaligi da yok, icerde mal mal tipler de. 90'larda uni ogrencisi olmak superdi. Simdi de superdir kesin, o ayri mevzu.

Simdi boole uzun sacli cocuklari gorunce nostalji oluyorum.
Sent by BlackBerry Internet Service from Turkcell

Prensesim

Sent by BlackBerry Internet Service from Turkcell

19 Mayıs 2011 Perşembe

Ev yemeği gibisi yok

Kesinlikle ev yemeği gibisi yok. Bir kere içindekilerin ne olduğu üzerinde %100'e yakın kontrolünüz var. "Fight club" filmindeki hareketlerin yapılması riskini minimize edebiliyorsunuz. Ayrıca kesinlikle çok çok çok daha ucuz oluyor. Gereksiz para harcamaya son.

Bu sefer evde "Tuğba usulü Et yemeği" yapmak için toplandık. Maksat karnımızı keyifle doldururken, et, sebze vs. ne varsa bünyemize keyifle alabilmek.

4 kişi için hazırladığımız yemekte malzemelerimizin üzerinden geçmemiz gerekir ise:

3 adet Patates,
2 adet Kırmızı soğan,
3 adet Çarliston biber,
1 kilo Dana nua,
Biber salçası,
Domates salçası,
Karabiber

Yapım aşamasına başlıyoruz:

Artık baba da olduğumuza göre, bekar günlerimizdeki makarna, kızartma et, tavuk gibi standart yemekleri yemekten saymamamız gerekmekte gibi geldi. Ve yine girdik mutfağa...

Öncelikle Soğanlarımızı halka halka kesiyoruz:



Çok kalın değil, incecik de değil. Bu tanım her insan için yeterli olacaktır. Kafanıza göre bu tarife uyunuz :)

Bundan sonra sıra patateslerde. Aslında patateslerin küp küp kesilmesi önerildi, ancak artık kafam nerede ise ben onları da yuvarlak yuvarlak kestim.




Ancak sonra artık küp şekline dönemeyeceğimiz için patateslerin hepsini yarım daire haline getirdim. Sizde eğer patatesi küp yapmayı unutursanız, merak etmeyin. Sorun olmuyor.



Bundan sonra çarliston biberleri de uzun şeritler halinde kesmeye başlıyoruz. Ben şahsen 3 adet çarliston koydum. Bu rakam da her zamanki gibi, size kalmış.



Artık yemeğimizin ana malzemesi olan dana etine geçebiliriz. Ben şahsen dana nua kestirip, onu da bir posta kendim kesmeyi tercih ettim. Hem yeterince kalın, hem yeterince keyif verici bir et dana nua.



Evet artık hayatın en güzel yanlarından biri olan "hata yapma" kısmında geldik. Bir iki cümle sonra hatamı anlatacağım, ancak şimdilik bakın bakalım hata nerede?

Neyse şimdi tüm malzemelerimizi şöyle güzel bir "aile fotoğrafı" tadında çekip bir kez daha analım dedim:



Şimdi önce çelik tenceremiz içine zeytinyağımız ve soğanlarımızı atıp, pembeleşene kadar karıştırıyoruz.



Pembeleşen soğanlarımızın arasına çarliston biberlerimizi ve patateslerimizi atıyor ve karıştırmaya başlıyoruz. Nazik nazik karıştırararak soğanları ve patatesleri hacamat etmemenizi öneririm.

Veee artık eti atıyor, nazik nazik karıştırmaya devam ediyoruz ve malzemelerin suyunu azıcık bırakmasına izin veriyoruz.



Bu noktada hatamız aklımıza dank ediyor. Salçaları en başta koyacaktık. Ama ne yapalım, şimdi hata yaptık diye atacak mıyız bu kadar malzemeyi. En iyisi "hatanın neresinden dönersek dönelim, önümüze bakalım" yaklaşımı.

Hemen 2 yemek kaşığı domates, 1 yemek kaşığı biber salçamızı da katarak karıştırmaya devam ediyoruz.



Evet nazik nazik karıştırmaya devam ederken suyu koymaya başlıyoruz. Suyun miktarı konusunu her zamanki gibi "kafanıza göre" olarak bırakıyorum. Ben "üzerini kapayacak kadar" ölçüsüne sadık kalmaya çalışıyorum genelde.



Bundan sonra yemeğimize karabiber kattıktan sonra kısık ateşte kaynamaya bırakıyoruz.



Ateşte bırakma zamanı için yine "kafanıza göre" ölçüsü yerine zaman vermek istedim ve saate baktım. Ancak başlangıç saatini kaydetmiş olsam da, kapama zamanını kaydetmediğim için, yine "kafanıza göre" diyeceğim. Burada ölçüde dikkat edilmesi gereken, patateslerin erimediği, etlerin piştiği bir zamanı kollayabilmekte. Buna dikkat edelim.



Yanına da bir güzel pilav yaptımıydı. Karnımızı keyifle doldurabiliriz. Pilav için Jasmine pirincini tavsiye ediyorum.

Herkeslere afiyet bal şeker olsun.