Pazar günü olması vesilesi ile biraz uzattığımız uyku serüvenimizi saatn 14:00 gibi sonlandırdıktan sonra uzun bir kahvaltı yapalım dedim Tuğba'ya. Kahvaltı'nın detaylarına girmeden sonuç olarak epeyden beri reklamları ortada gezinen "The Golden Compass" isimli filme gidelim kararını aldık.
"nerede gidelim?" sorusu aldı ilk sırayı. Baktık bir sürü sinemada oynuyor. Öncelikli olarak "Türkçe Dublajlı" olayına karşı olma durumumuzdan dolayı dublajsız oynatmayan, ya da dublajsız matineleri gecenin körü olan sinemaları eledik.
- Dublaj konusunun altını şu şekilde doldurayım, Türkiye'de film çevirmenliği gibi bir mesleki kaygı yok, mevcut çevirileri yapanların ise ben yeterlilikleri konusunda çılgın şüphelere sahibim. Kendi kulaklarımla dinlediğim ve anladığım ile alakası olmayan şeyler yazınca alt yazılarda, dublaja çok soğuk bakmaya başladım. En azından alt yazılı versiyonlarda alt yazıyı okumadan filmi anlayabiliyorsunuz.
Neyse sonuçta Cevahir Alışveriş merkezinde bulunan Megaplex sinemalarında karar kıldık. hem matinesi bol hemde evimize yakın dedik. Gittikten sonra gördük ki, alt yazı için bir salon, dublaj için başka bir salon ayırmışlar. Bunu da ayrıca takdir ettim.
Mekan Temiz, ferah ve bir sinema salonundan isteyeceğiniz detaylara sahip. mısır patlağı ise mısır patlağı, frigo ise frigo elinizin altında. çok da pahalı gelmedi bana. daha asortik takılmak isterseniz, biraz ileride artistij patinaj tadında bir cafe var. ama aynı kolayı (aynı kola deme corc aynı kola deme) 2 katı fiyata bardakta isterseniz o da mevcut yani.
Biletleri alma aşamasındaki bilet satan kız biraz hayatından tiksinmiş de olsa bize iyi davrandı ve hayata dair tiksintisini arka plana atmayı başardı. Ama ben şahsen kendisine "kolay gelsin" derken, işi ile ilgili değil, hayat ile ilgili bir temenni de bulunuyor idim.
bilgisayar ekranından nerede oturmak istersiniz seçebiliyor olmanız güzel. Bu nedenle kızın verdiği yer yerine kafamızın istediği yeri seçme özgürlüğünü kullandık. Ama sonra gördük ki, kızın seçtiği yer daha iyi imiş :)
Neyse aldık patates mısır patlamışlıklarını geçtik salona. Salonda koltuklar çok rahattı. koltuk araları geniş olduğu için insanların yanınızdan geçmesi sizi pek kızdırmıyor standart sinema salonlarında olduğu gibi. Bu güzel bir şey.
Perde geniş, ışıklandırma güzel, perde dışında bir şeye konsantre olmak zorunda kalmadım. Ses düzeni de kötü değildi, ama başka bir filmde denemek lazım. bu filmde ( "The golden compass") ses düzenlik bi durum görmedim şahsen.
"Gelelim filme" diyeceğim, ama şunu da belirtmeden edemeyeceğim abartmıyorum ben 20 dakika reklam izledim filme geçmeden. yani eşşeğin kulağından girip kıçından çıkmışlar reklam konusunda. bir ara "çıkalım mı ben sıkıldım reklamlardan" falan dedim. Ancak bu filme özel bir şey mi bilemedim. Öğrenince yazarım sizlere.
Bu arada tam 12YTL idi. Teb bonus'u olanlara 2 YTL indirim varmış ama bizde o karttan olmadığından indirme mevzusuna girmedik. hani ne kadar derseniz diye sööliim dedim.
Salon ve sinema hakkındaki bilgilerden sonra filme geçelik. "Golden Compass" bir fantastik masal filmi. Aslında bu tip filmlerin asıl yapılma amaçlarından biri "giydirmeyi masal tadında" yapmaktır.
Film hakkında hiç bir detay vermeyeceğim, konusunu da yazmayacağım. Ben daha çok filmden sonra hissettiklerimi yazayım istiyorum burada. başka bloglarda ne yapıldığı beni bağlamıyor, ben hissetiklerimi paylaşayım dedim. Bu blog'u okursanız zaten hislerimi ve fikirlerimi paylaşıma açıyorum. kalanı zaten herkesin kendine özel bi durum. her izleyen filmde kendi mevzusunu yaşar. Ben en fazla ön yargı yaratırım....
Neyse filmden sonra bir "iyi ki bitti" modu başladı bende. Biraz sıkıldım. Aslında anlatılanlara "aşina olmam"dan mı? "anlatılış tarzının masalsı olması" mı idi beni bayan tam bilemiyorum ama sıkıldım. 20 dakika sonra ne olacağını kafadan bilebileceğim kadar klişe çekimler vardı. yani o kadar ki "acaba ben yazsa idim bu filmi aynı parayı verirler miydi" diye düşündüm bir ara. Artık sinema endüstrisi öyle bir durumda ki, olayın şeyi çıktı. baygınlıktan baygınlık geçirdim. Ki mevzular da güzel yani, otoriteye karşı (özellikle bir söylentiye göre
"özgür irade" adı altında hafiften kitaplı dinlere giydirme niteliği taşıması"), insanın kendi içinde sonsuzluğu mevzularını yansıtması falan şeker şeyler ama bilmiyorum ben anlatlılan dili sevmedim şahsen....
Toplamak gerekirse ben "golden compass" filmine 4 veririm 10 üzerinden. ona da başroldeki kız, kostümler,, mekan seçimleri ve görsel efektleri nedeni ile. o kadar....
"nerede gidelim?" sorusu aldı ilk sırayı. Baktık bir sürü sinemada oynuyor. Öncelikli olarak "Türkçe Dublajlı" olayına karşı olma durumumuzdan dolayı dublajsız oynatmayan, ya da dublajsız matineleri gecenin körü olan sinemaları eledik.
- Dublaj konusunun altını şu şekilde doldurayım, Türkiye'de film çevirmenliği gibi bir mesleki kaygı yok, mevcut çevirileri yapanların ise ben yeterlilikleri konusunda çılgın şüphelere sahibim. Kendi kulaklarımla dinlediğim ve anladığım ile alakası olmayan şeyler yazınca alt yazılarda, dublaja çok soğuk bakmaya başladım. En azından alt yazılı versiyonlarda alt yazıyı okumadan filmi anlayabiliyorsunuz.
Neyse sonuçta Cevahir Alışveriş merkezinde bulunan Megaplex sinemalarında karar kıldık. hem matinesi bol hemde evimize yakın dedik. Gittikten sonra gördük ki, alt yazı için bir salon, dublaj için başka bir salon ayırmışlar. Bunu da ayrıca takdir ettim.
Mekan Temiz, ferah ve bir sinema salonundan isteyeceğiniz detaylara sahip. mısır patlağı ise mısır patlağı, frigo ise frigo elinizin altında. çok da pahalı gelmedi bana. daha asortik takılmak isterseniz, biraz ileride artistij patinaj tadında bir cafe var. ama aynı kolayı (aynı kola deme corc aynı kola deme) 2 katı fiyata bardakta isterseniz o da mevcut yani.
Biletleri alma aşamasındaki bilet satan kız biraz hayatından tiksinmiş de olsa bize iyi davrandı ve hayata dair tiksintisini arka plana atmayı başardı. Ama ben şahsen kendisine "kolay gelsin" derken, işi ile ilgili değil, hayat ile ilgili bir temenni de bulunuyor idim.
bilgisayar ekranından nerede oturmak istersiniz seçebiliyor olmanız güzel. Bu nedenle kızın verdiği yer yerine kafamızın istediği yeri seçme özgürlüğünü kullandık. Ama sonra gördük ki, kızın seçtiği yer daha iyi imiş :)
Neyse aldık patates mısır patlamışlıklarını geçtik salona. Salonda koltuklar çok rahattı. koltuk araları geniş olduğu için insanların yanınızdan geçmesi sizi pek kızdırmıyor standart sinema salonlarında olduğu gibi. Bu güzel bir şey.
Perde geniş, ışıklandırma güzel, perde dışında bir şeye konsantre olmak zorunda kalmadım. Ses düzeni de kötü değildi, ama başka bir filmde denemek lazım. bu filmde ( "The golden compass") ses düzenlik bi durum görmedim şahsen.
"Gelelim filme" diyeceğim, ama şunu da belirtmeden edemeyeceğim abartmıyorum ben 20 dakika reklam izledim filme geçmeden. yani eşşeğin kulağından girip kıçından çıkmışlar reklam konusunda. bir ara "çıkalım mı ben sıkıldım reklamlardan" falan dedim. Ancak bu filme özel bir şey mi bilemedim. Öğrenince yazarım sizlere.
Bu arada tam 12YTL idi. Teb bonus'u olanlara 2 YTL indirim varmış ama bizde o karttan olmadığından indirme mevzusuna girmedik. hani ne kadar derseniz diye sööliim dedim.
Salon ve sinema hakkındaki bilgilerden sonra filme geçelik. "Golden Compass" bir fantastik masal filmi. Aslında bu tip filmlerin asıl yapılma amaçlarından biri "giydirmeyi masal tadında" yapmaktır.
Film hakkında hiç bir detay vermeyeceğim, konusunu da yazmayacağım. Ben daha çok filmden sonra hissettiklerimi yazayım istiyorum burada. başka bloglarda ne yapıldığı beni bağlamıyor, ben hissetiklerimi paylaşayım dedim. Bu blog'u okursanız zaten hislerimi ve fikirlerimi paylaşıma açıyorum. kalanı zaten herkesin kendine özel bi durum. her izleyen filmde kendi mevzusunu yaşar. Ben en fazla ön yargı yaratırım....
Neyse filmden sonra bir "iyi ki bitti" modu başladı bende. Biraz sıkıldım. Aslında anlatılanlara "aşina olmam"dan mı? "anlatılış tarzının masalsı olması" mı idi beni bayan tam bilemiyorum ama sıkıldım. 20 dakika sonra ne olacağını kafadan bilebileceğim kadar klişe çekimler vardı. yani o kadar ki "acaba ben yazsa idim bu filmi aynı parayı verirler miydi" diye düşündüm bir ara. Artık sinema endüstrisi öyle bir durumda ki, olayın şeyi çıktı. baygınlıktan baygınlık geçirdim. Ki mevzular da güzel yani, otoriteye karşı (özellikle bir söylentiye göre
"özgür irade" adı altında hafiften kitaplı dinlere giydirme niteliği taşıması"), insanın kendi içinde sonsuzluğu mevzularını yansıtması falan şeker şeyler ama bilmiyorum ben anlatlılan dili sevmedim şahsen....
Toplamak gerekirse ben "golden compass" filmine 4 veririm 10 üzerinden. ona da başroldeki kız, kostümler,, mekan seçimleri ve görsel efektleri nedeni ile. o kadar....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder